ARICILIK VE BALCILIK ÜZERİNE
Uzak bir yaylada, masmavi gökyüzünün altında, bir genç işadamı, kaliteli balın eşsiz dünyasına tutkulu bir şekilde gönül vermişti. Gönlündeki hayali gerçekleştirmek adına yükseklerde, 2000 rakımda, doğanın kucaklayıcı kucağında, saf ve lezzetli organik bal üretecek bir proje hayal etti. Bu projenin sadece bir ürün değil, bir yaşam tarzı olmasını arzuluyordu.
Bir gün, o yaylada bir arı kovanının yanı başında, doğanın sesini dinlerken, hayalinin peşinden gitmeye karar verdi. “Kalite bir ayrıcalıktır ve doğanın zirvesindeki bu organik bal, bu ayrıcalığı yaşatmalı” diye düşündü. Bu düşünceden yola çıkarak, paydaşlara, kendi arıları ve kovanlarıyla buluşturacak, doğayla iç içe, yükseklerde bir maceraya atılmaya karar verdi.
Her sezon, yayladaki çiçeklerin eşsiz nektarıyla beslenen arılar, en kaliteli organik balı üretmek adına çalışacak ve bu lezzeti paydaşlarıyla buluşturacaktı. Bu proje, sadece bir bal üretimini aşarak, paydaşlara arı ve kovan sahibi olma ayrıcalığını yaşatacak, onları doğanın kalbinde hissettirecek bir öyküydü. Gün batımında, yüksek rakımda bir kovanın başında dururken, genç işadamı, bu projenin sadece bir iş değil, bir tutku ve sevgi öyküsü olduğunu fark etti. Her damla bal, onun ve paydaşlarının bu doğal güzellikteki ayrıcalığı yaşamasının bir yansımasıydı. Artık yaylada, kaliteli organik balın tadını çıkaran herkes, bu hikayenin bir parçasıydı. Kalitenin, doğanın ve sevginin birleştiği bu öykü, damaklardan ziyade kalplerde unutulmayacak bir iz bırakacaktı.